13 Aralık 2011 Salı

Spastisite


Sizde veya bir yakınınızda kaslarda spastisite varsa, ya da spastik olabileceğinizi düşünüyor ama bundan emin olamıyorsanız, lütfen bu bölümü okuyun. Spastisite konusunda sıklıkla sorulan soruların yanıtlarını bulacak ve etkili tedavi seçeneklerine ilişkin değerli bilgilere ulaşabileceksiniz. Kendi tıbbi durumunuz ve tedavisi konusunda soracağınız şeyler olursa lütfen doktorunuzla görüşmeniz gerektiğini unutmayın. 
 
Spastisite nedir?
Spastisite terimi, belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olduğunu ifade eder. Yaralanma, serebral palsi, inme ya da mültipl skleroz gibi durumların beyinde ya da omurilikte yol açmış olabileceği hasardan ileri gelir. Spastisite vücudun çoğunu ( yaygın spastisite ) ya da bir ayak bileği, bir el ve bilek gibi sadece küçük bir bölgeyi ( fokal spastisite ) etkileyebilir. Spastisitenin etkileri, hafif sertlikten ağrılı, kontrol edilemeyen spazmlara kadar uzanır. Vücudun hangi bölgesinin etkilendiği ve bu bedensel etkilerin şiddeti, hasar görmüş olan beyin ya da omurilik bölgesine ve hasarın derecesine bağlıdır. Kaslarda oluşan bu değişikliklerin geniş kapsamlı etkileri olabilir. Örnek olarak: 
 
Bacaklardaki şiddetli kas katılığı yürümeyi zorlaştırabilir. Yalnızca ayak parmakları ya da ayağın yanı üstünde yürümek mümkün olabilir; bu durum kişinin dengesini etkiler ve sık sık düşmelere neden olur, kalçalara ve diz eklemlerine anormal basınç bindirir ve ayakkabıların daha çabuk aşınıp yırtılmasına neden olur. Kalçalardaki kas katılığı yürümeyi etkiler ve bacak arası temizliğini, tuvalete çıkmayı ve giyinmeyi zorlaştırır. Hareket ve temizlik konusunda yaşanılan güçlükler cilt hasarıyla sonuçlanabilir ve basınç yarası (yatak yarası olarak da bilinir) riskini artırabilir. Kollar ve eller etkilenmişse, parmakları açmak ya da dirseği veya bileği bükmek zor olabilir. Bu, gündelik yaşam için en gel oluşturur ve temizliği güçleştirir. Ağrılı kas spazmları sandalyede oturmayı ya da yatakta uzanmayı olanaksız kılabilir ve pozisyon değiştirmeyi zorlaştırabilir. Bu durum, yıkanabilmek ve tedavi uygulayabilmek için vücudu ve uzuvları hareket ettirmeyi güçleştirir. Kas katılığı ve spazmları daha fazla enerji harcanmasına yol açarak yorgunluğa neden olur. 
 
Kimde spastisite olur?
Spastisite, motor yolların kimi kısımlarına, sinir sisteminin istemli hareketleri denetleyen bölgelerine hasar veren nörolojik bozukluklarda meydana gelebilir. Spastisiteye en sık olarak yol açan bozukluklar serebral palsi, omurilik yaralanması, mültipl skleroz, inme ve travmatik beyni hasarları, sözgelimi oksijensizlikten, fiziksel travmadan, kanamadan ya da infeksiyondan dolayı oluşan hasarlardır. 
 
Spastisiteye yol açan nedir? 
Adaleler, gevşemiş durumla kalmaları (fleksiyona geçmemeleri) gerekirken kasılmalarına (kısalmalarına ya da fleksiyona geçmelerine) neden olan yanlış sinir sinyalleri aldıkları zaman spastisite meydana gelir. sinyallerin doğru kontrol edilememesi, beyindeki ya da omurilikteki bir hasardan kaynaklanır. 
 
Spastisiteyi tetikleyen nedir?
Spastisite her zaman mevcut olmayabilir. Hızlı hareket ya da duyusal uyarım sonucunda ortaya çıkabilir. Spastisite tedavisinin önemli bir yönü, bu durumu tetikleyebilecek uyaran (stimulus) tiplerinin, örnek olarak ağrı, basınç yaraları (uzun süre yatma/ oturmayla oluşan yaralar), idrar yolu infeksiyonu, ayak tırnağının geri dönmesi (batan tırnak), sıkı giysiler ve kabızlık gibi uyaranların asgariye indirilmesidir. 
 
Spastisiteyle ilişkili hareket problemleri nelerdir?
Spastisitenin şiddeti, hafif kas sertliğinden deformiteye ve kontraktür denilen kalıcı adale kısalmasına kadar değişebilir. Dinamik (spastisitenin indüklediği) kontraktür denilen olay çoğu zaman ilaç tedavisiyle azaltılabilir. Bu durum tedavi edilmezse, dinamik kontraktürün yerini sabit (fikse) kontraktür alabilir, bu durumda adalede oluşan hücresel değişiklikler adalenin kalıcı şekilde kısalmış olarak kalmasına yol açar. Bu durum ancak cerrahi girişimle tedavi edilebilir. Klonüs ya da hızlı, yinelenen kas spazmı da oluşabilir. Spastisite. Özellikle eğer eklemleri anormal pozisyonlara çekiyorsa ya da normal hareket açıklığını engelliyorsa ağrı verebilir. Spastisite herhangi bir kas grubunu etkileyebilmekle birlikte, bazı sık rastlanan klinik görüntüler vardır. 
 
Spastisitenin komplikasyonları nelerdir?
Günlük yaşam etkinlikleri: Kasların bağımsız olarak kontrol edilememesi, giyinme, yemek yeme ve kişisel bakım gibi günlük yaşam etkinliklerinde çekilen güçlüğün artması anlamına gelebilir. Temizlik: Sert, kısalmış ya da spastik kaslar avuç içi, koltukaltı ya da kasık gibi bölgelere ulaşmayı engelleyerek temizliği zorlaştırabilir. Kötü koku ve ciltte bozulma meydana gelebilir. Büyük ve küçük aptese çıkmak güçleşebilir. Hareketlilik: Bacak kaslarındaki spastisite hareketliliği, oturup kalkmayı ve yataktan tekerlekli sandalyeye geçmeyi ya da bunun aksini yapmayı zorlaştırabilir. Rahatlık: Spastisite rahat şekilde oturmayı ya da eklem ağrısını ya da basınç yaralarını önlemek için yeterli sıklıkla pozisyon değiştirmeyi güçleştirebilir. Ayaklardaki spastisite ayakkabıların ayağa rahat oturmasını engelleyebilir. Ciddi spastisite ağrılı eklem kaymalarına neden olabilir. 
 
Kontraktür nedir?
Kontraktür, adalenin inatçı bir şekilde kısalmasından dolayı eklemin anormal bir şekil almasıdır. Kontraktür spastisitenin en önemli sonuçlarından birisidir. Bir kas hareket açıklığının tümünde düzenli olarak kullanılmadığı zaman, o kasın tendonları (kirişleri) kısalır. Bu durum kasın gerilmesini daha da zorlaştırarak, daha da fazla kısalmadan ve gerilme yeteneğinin daha da azalmasından oluşan bir kısırdöngü yaratır. Kasta, tam hareket açıklığını daha da önleyen fibroz skar dokusu gelişebilir. Tedavi edilmeyen kontraktürün en sonunda varacağı nokta, kalıcı ve çoğu kez ağrılı olan anormal postürdür. 
 
Spastisite tedavi edilebilir mi?
Evet, ama bazı vakalarda hiçbir tedavinin gerekli ya da arzu edilir olmadığını belirtmek önemlidir. En iyi tedavi sürecini belirlemek için, bir doktor tarafından değerlendirme yapılması kritik önem taşır. Spastisite için kullanılabilecek birkaç tip tedavi vardır. Bunların en önemlisi, bir fizik tedavi uzmanının önereceği germe egzersizlerinin düzenli olarak yapılmasıdır. Kontraktür gelişiminin erken evresinde yapılacak düzenli germe egzersizleri (“hareket açıklığı egzersizleri”) kalıcı kısalmanın önlenmesine yardımcı olabilir. Bu, spastisite bulunan bazı kişiler için gerekli olan tek tedavidir. Vücudun birkaç bölgesini etkileyen spastisite için kullanılabilecek kas gevşetici ilaçlar vardır, bunlar ağız yoluyla alınır ya da omurilik sıvısına şırınga edilir. Aşırı aktif kası zayıflatan ya da felç eden ilaçların ( kemodenervasyon ajanlarının ) lokal injeksiyonları daha izole durumdaki spastisite için etkili olabilir. İlaçlarla ya da injeksiyonlarla etkili şekilde tedavi edilemeyen ciddi spastisite, omurgadaki bazı aşırı aktif sinirlerin cerrahi yolla yıkımı na yanıt verebilir. Kontraktür, tendonların uzamasına olanak veren seri olarak kalıba almayla ya da gerekirse ortopedik cerrahiyle tedavi edilebilir.
 
Ne kadar devam eder? 
Spastisite hemen her zaman yaşam boyu devam eden bir durumdur. Yıllar geçtikçe spazmlar sıklıkla daha da kötüye gider ve ağrının, çekilen rahatsızlığın, hareket etme ve işlerini görme zorluğunun artmasına neden olur. Kas katılığı artabilir; kasın kendisinde (kası kısaltarak) ve bağlanmış olduğu eklemde kalıcı değişikliklere neden olabilir. Sonuç olarak, eklemi hareket ettirmek olanaksız hale gelebilir (bu durum kontraktür olarak bilinir). Tam zamanında doğru tedavi uygulanarak kontraktürler çoğu kez önlenebilir. 
 
Tedavi ne sunabilir? 
Spastisite her bireyi farklı şekillerde etkilediği için, aldıkları tedaviden ne istediklerine karar vermek, doktorlarının, hemşirelerinin ve terapistlerinin yardımıyla, ilgili bireylere düşer. Hastaların yaşam kalitesini düzeltecek ve onların yapabildikleri kadar çok şey yapmalarına olanak sağlayacak tedavi hedefleri konusunda herkesin görüş birliğine varmış olması gerekir.Spastisitenin şiddeti dikkate alınarak, nelerin mümkün olduğu konusunda gerçekçi olmak önemlidir. Örnek olarak, tedavi hedefleri şunlar olabilir: 
Daha iyi denge, düzgün hareket ve oturabilme Daha az yorgunluk Daha iyi giyinebilme, yemek yiyebilme ve temizlenebilme Kas ve eklem problemlerini önleme Daha az yatak yarası Kontraktürlerin ve neden olduğu problemlerin azaltılması Rahatlığın artırılması ve ağrının azaltılması (bu, bir kuşak ya da atelin daha iyi yerleşmesine olanak sağlayabilir) Uykunun iyileştirilmesi Vücut şeklinin iyileştirilmesi ve imajın düzeltilmesi Fizik tedavinin etkisinin artırılması 
 
Spastisite nasıl tedavi edilir? 
Tedavinin üç temel tipi vardır; bunlar, spastisitenin şekline ve şiddetine bağlı olarak ayrı ayrı ya da birleştirilerek kullanılabilir. 
a)Bunların en önemlisi fizik tedavidir. Çoğu kişinin egzersiz yapmasına gerek vardır; bu egzersizler düzenli olarak uygulanmalıdır ve çoğunlukla kendiniz ya da bakıcınız tarafından yapılabilir. 
b)İkinci tedavi tipi ilaç kullanımıdır; ilacı gerek ağız yoluyla, gerekse injeksiyon olarak alabilirsiniz. Bir oral ilaç ya da omurilik sıvısına yapılan injeksiyon ( intratekal injeksiyon) yaygın spastisitede yarar sağlayabilir. Lokalize spastisite, aşırı aktif kasları zayıflatan ya da felç eden bir injeksiyonla tedavi edilebilir; botulinum toksini bu tip injeksiyonun bir örneğidir. 
c)Üçüncü tedavi tipi cerrahi girişimdir. Bu yöntem, genellikle, ilaçla çok iyi tedavi edilemeyen şiddetli spastisitede gerekli olur. 
 
Botulinum toksini nedir? 
Botulinum toksini, penisilin üretimine benzer bir şekilde, kontrollü laboratuvar koşulları altında bakterilerden özütlenen doğal bir saflaştırılmış proteindir. Bu madde, bir kasa gelen sinir sinyallerini engelleyerek, aşırı aktif kası zayıflatır ya da onu kasılamaz hale getirir.
 
Botulinum toksini nasıl verilir? 
Botulinum toksini yalnızca spesifik kaslara injekte edilir. Doktorunuz, sizin bedensel problemlerinizin en önemli nedenleri olan kasları seçecektir —örneğin, eldeki belirli kaslara yapılan injeksiyon parmakların daha fazla açılmasına olanak sağlayabilir. İnjeksiyon için hangi kasların seçileceği kişiye göre değişir —bu, spastisitenin şekline ve şiddetine ve kararlaştırmış olduğunuz tedavi hedeflerine bağlıdır.Her bir kasa injekte edilen botulinum toksini miktarı da sizin bireysel gereksinimlerinize göre belirlenir. Küçük kaslara bir-iki yerden injeksiyon yapılabilir, büyük kaslar için ise üç-dört injeksiyon gerekli olabilir. Botulinum toksini injeksiyon yerinden çok uzağa yayılmaz, dolayısıyla normal olarak çevredeki kasları etkilemez. 
 
İnjeksiyon acıtır mı? 
Bütün injeksiyonlar azıcık rahatsızlık verir ve bu da farklı değildir. Çoğu kişiler injeksiyonla ilgili bir problem yaşamazlar, ama sizin gereksinimlerinize ve tedavinin karmaşıklık düzeyine bağlı olarak, doktorunuz size bir lokal anestezik krem ya da başka bir ağrı giderici ya da anestezik verebilir. 
 
Ne zaman etkisini göstermeye başlayacak? 
Botulinum toksini küçük kaslarda 24 saat içinde etkisini göstermeye başlar ve tam etkileri üç-dört gün sonra görülür. Daha büyük kaslarda ya da çok sert olan kaslarda tam faydanın elde edilmesi için iki hafta kadar bir sürenin geçmesi gerekebilir. E tkisi ne kadar devam edecek? 
Tedavinin etkileri yaklaşık üç dört ay devam eder. Ondan sonra kas yeniden daha önce olduğu haline dönmeye başlar, ama germe egzersizlerini ve atel kullanılmasını kapsayan yoğun bir fizik tedavi programı uyguluyorsanız, injeksiyondan elde edebileceğiniz fayda daha uzun (6 ila 12 ay ya da daha fazla) sürebilir. İnjeksiyonun etkileri, farklı kişilerde farklı sürelerle devam eder ve bireysel vakalarda ne kadar devam edeceğini önceden kestirmenin bir yolu yoktur. Sizin ilk injeksiyondan sonra yaşadığınız şeyler, görebileceğiniz yararlar konusunda iyi bir fikir verecektir; o zaman doktorunuz, bir sonraki injeksiyonunuzu tedavi amaçlarınıza uygun olarak değiştirme olanağı bulabilecektir. 
 
Yan etkiler nelerdir? 
Bütün ilaçlar gibi, botulinum toksini de yan etkilere yol açabilir. Bunlar çoğunlukla injeksiyondan sonraki ilk hafta içinde meydana gelir ve genellikle hafif ila orta şiddette olup gitgide ortadan kalkar. Botulinum toksini kullanımıyla, burada sıralanan yan etkiler bildirilmiştir; bu, sizin de aynı etkileri yaşayacağınız anlamına gelmez.İnjeksiyon, iğnenin vurulduğu yerde ağrıya, hassasiyete ve/veya morarmaya neden olabilir. Botulinum toksini kullanımıyla seyrek olarak bildirilen yan etkiler arasında şunlar vardır: “Grip benzeri” semptomlar, eklem ağrısı, baş ağrısı, ciltte döküntü, bulantı, baş dönmesi, kas sertliği, koordinasyonda azalma ve kaşıntı. 
 
Başka neleri bilmem gerekir? 
njeksiyonun size ne sağlayabileceği konusunda gerçekçi bir fikre sahip olmanız gerekir. Botulinum toksini, kalıcı hale gelmiş bir kontraktürün (sabit kontraktürün ) etkilemiş olduğu bir eklemin hareket açıklığını geliştiremez. Bu tedaviyi ne kadar süreyle alabilirim? 
Botulinum toksinine karşı herhangi bir ciddi alerjik reaksiyon göstermemeniz ya da başka bir önemli yan etkiyle karşılaşmamanız koşuluyla, bu tedaviye size yardımcı olduğu sürece devam edebilirsiniz. Çoğu kişi tedavinin yararını görmeye devam etmektedir, ama bazen aşağıdaki nedenlerden dolayı tedavinizde değişiklik yapılabilir: Durumunuz değişebilir ve eğer kas aktivitesi örüntüsü değişirse, doktorunuz farklı kaslara injeksiyon uygulama ve/veya dozunuzu değiştirme gereği duyabilir. Tedaviyle ilgili öncelikleriniz değişebilir ve botulinum toksini bir defada sınırlı sayıdaki kasta kullanılabileceği için, çeşitli tedavi amaçlarını gerçekleştirmek için farklı tedaviler kullanılabilir. 
Bu yazı, spastisite hakkında ve botulinum toksininin tedavi amaçlarınızı gerçekleştirmenize nasıl yardımcı olabileceği konusunda size bazı bilgiler vermektedir. Burada yanıtını bulamadığınız sorularınız olursa, onları doktorunuzla tartışmanız gerekir; o, sizin gereksinimlerinize özel olan yanıtlar verebilecek konumdadır.

Osteoporoz

Osteoporoz

HAREKET KISITLILARDA OSTEOPOROZ
 
Hareket kısıtlı biri olarak yaşadığım için yaklaşık iki yıl önce doktorlarım kemiklerimdeki yoğunluk kaybını önlemek amacıyla kalsiyum içeren bazı ilaçlar önermişlerdi. Önce ilaçları kullanmayı erteledim daha sonra önemsemedim. Yani çoğu kez başımıza gelmeyeceğini düşündüğümüz ihmallerden birini yaptım. İki yıllık ihmalin sonucunda ise kemiklerimdeki yoğunluk kaybı daha da artınca egzersiz yaparken ayağım kırıldı. Yıllardır herkese önlem almanın en ucuz ve kolay yol olduğunu, gerekli önlem alınmadığında yaşanan sıkıntıların telafisinin çok zor olduğunu hatta bazen mümkün olmadığını anlatır dururum. İnanın ihmalin bedelini ödemek hiç kolay olmuyor. Şimdi tecrübeli ihmalkâr olarak bu konunun önemini daha iyi anlatmak için Doç Dr. Belgin Erhan'ın kaleminden yayınlamak istiyorum. 
“Hareket edememeye bağlı osteoporoz, bölgesel ya da genel hareket kaybına yol açan nörolojik hastalıklarda, sık rastlanan bir komplikasyondur. Bu hastalıklarda görülen hareket kaybı kalıcı veya geçici olabilir. Osteoporoz oluştuktan sonra gelişen kırıklar ise bu grup hastalarda özürlülük ve ölüm oranlarının artmasına ve zaten bozuk olan yaşam kalitelerinin daha da bozulmasına yol açar. Mekanik yüklenmenin olmaması ve kullanılmama en sık neden gibi görülse de diyetten kalsiyumun yetersiz alımı, güneşe az çıkma, alınan diğer ilaçlara bağlı D vitamini metabolizmasında bozulma, kemikler üzerinde etkili bir takım uyarıların azalması da nörolojik hastalıklar sonrası görülen osteoporoz nedenleri arasında yer alır.
 
Rehabilitasyon süreci sırasında sıklıkla hareket kaybı ve buna bağlı osteoporoz ile karşımıza çıkan nörolojik hastalıklar şunlardır; omurilik felci (OF), inme, serebral palsi, poliyomiyelit, parkinson hastalığı, multiple skleroz, Guillan Barre vb. 
Omurilik felcinde kemikler üzerine binen mekanik yük aniden ortadan kalkar ve kemiklerde yapısal ve metabolik değişiklikler gözlenir. OF'den hemen sonraki akut dönemde idrardan aşırı kalsiyum atılımı ve sonrasında kan kalsiyum değerlerinde artış saptanabilir. 
Osteoporoz ve artmış kırık riski kronik OF hastalarında görülen önemli komplikasyonlardandır. Düşük enerjili travma sonrasında (egzersiz yaparken, transferler sırasında) uzun kemiklerde patolojik kırıklar oluşabilir. Komplet lezyonlarda bu kırıklar kolaylıkla gözden kaçabilir. Paraplejik (belden aşağısı felç) hastalarda üst tarafta kemik yoğunlukları artmışken, kalça ve bacaklarda osteoporoz görülür. Tetraplejik (boyundan aşağısı felç) hastalarda üst tarafta da osteoporoz gözlenir. Bel bölgesinde ise ağırlık taşıma fonksiyonu devam ettiği sürece kemik mineral yoğunluğunda kayıp olmayabilir.”
 
Doç. Dr. Belgin Erhan 
İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Omurilik Felcinde Temel Bakım


Ne yemeli? Ne içmeli? 
 
Omurilik felçlisi kişiler idrar ve bağırsak fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde yürütmeleri için günde en az 3 litre sıvı içmeli ve sağlıklı beslenmelidirler. 
Sağlıklı yemek; 
•    Zengin çeşitte yemek yenmelidir 
•    Lifli gıdalar yenmelidir 
•    Bol meyve ve sebze yenmelidir 
•    Çok fazla yağlı ve tatlı yiyecekler yenmemelidir- özellikle kişinin fazla kilo problemi varsa 
Sebze, meyve, fasulye, pirinç gibi lifli gıdalar bağırsakların laksatife gerek olmadan sağlıklı bir şekilde boşalmasını sağlar. 
 
Ne içmeli? 
 
Günde en az 3 litre su içmek mesaneyi temizler ve idrar yolu enfeksiyonlarını önler, ayrıca bağırsakların boşalmasını kolaylaştırır. Su temiz olmalıdır, eğer değilse en az 20 dakika kaynatılıp soğutulmalıdır. Su yerine çay, kahve, meyve suyu da içilebilir. 
Süt, protein, vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamada önemli bir yer tutar, fakat günde 600ml'den fazla süt içilmemelidir, çünkü bu miktardan fazla süt böbreklerde problem yaratabilir. 
Çok fazla alkollü içecekler içmeyiniz, alkol mesaneyi boşaltma zamanlarının artmasına sebep olur ve fazla alkol “dehidrasyon”( su kaybı,ishal) sebep olur. 
 
ŞİŞ EL VE AYAKLAR 
 
Vücudun felçli bölgeleri şişebilir, bunun sebebi bu bölgelerde kan dolaşımının yetersiz olmasıdır. Şişmeyi engellemek gerekir , çünkü şişme el ve ayaklarda deformasyona sebep olabilir. 
Şişmeyi önlemek ve tedavi etmek; 
•    Tekerlekli sandalyede ve ya yatakta, ellerinizi , dirseklerden yukarıda olacak şekilde yastık üzerine koyunuz ve dinlendiriniz. 
•    Gerekirse el koruyucu eldiven giyiniz. 
•    Şişen ellerin ya da ayakların eklem yerlerine yumuşak bir şekilde masaj yapınız 
•    Yatağın ayak ucunu biraz yükselterek şiş ayakları dizlerden yukarıda olacak şekilde dinlendiriniz. 
•    Mümkün olduğu kadar çok hareket ediniz. 
Damar Trombozu ( DVT) 
Eğer yukarıdakileri yaptıktan sonra dahi şişlik geçmiyorsa, ciddi bir sorun var demektir, damar trombozu oluşmuş olabilir. Doktor çağırılmalı ve doktorun talimatıyla hareket edilmelidir. 
 
ZAYIF KEMIKLER VE KIRILMA 
Omurilik zedelenmesi sonucu bacak kemikleri zayıflamaya başlar çünkü kullanılmamaktadırlar. Kemikler zayıfladıkça kırılma ya da incinme riski artar, bu tekerlekli sandalyeye otururken ve ya kalkarken ya da başka biri tarafından yanlış şekilde kaldırılırken meydana gelebilir. Kırılma belirtileri şişme, aşırı terleme ve ya dysreflexia belirtileri olabilir.( bkz. 2.5) 
Eğer bacak kırılmışsa, doktor tarafından alçıya alınır, alçı ne çok sıkı ne de çok gevşek olmamalıdır. Alçıda kalınan süre içinde de bası yaralarının oluşumunu engellemek için sık sık pozisyon değiştirilmelidir. 
 
AĞRI 
 
Omurilik zedelenmesiyle birlikte kişinin o anda ve daha sonraki birkaç hafta içerisinde ağrıları olması normaldir. Bu ağrının sebebi yırtılan lifler, kırılan kemikler ve tahriş olan sırt kaslarıdır. Bazen ağrının tam olarak sebebini bulmak zor olabilir. Bazen tam dik olmayan belkemiği ya da sıkışan bir sinir olabilir. Bu durumda doktora ve ya terapiste gidilmelidir. 
 
Uzun süreli ağrıyı önlemek için; 
•    Kırılmalar önlenmelidir 
•    Kasılmalar kontrol edilmelidir 
•    Kişi doğru pozisyonda oturmalı ve ya yatmalıdır. 
•    Bası yaraları önlenmelidir. 
•    İdrar ve bağırsak boşaltımları düzenli olmalıdır. 
Sıcak havada serin, soğuk havada sıcak kalmak 
Normal vücut, sıcak havada serin kalmak için terler, soğuk havada sıcak kalmak için titrer. Omurilik felçlisi kişilerde ise felçli bölgeler terleyemez ve titreyemez. 
 
Sıcak Hava 
Sıcak havada felçli bölgeler de ısınır ve bu sebeple de su kaybeder , bu da mesane problemlerine, yüksek ateşe, sıcak çarpmasına sebep olabilir. Felçli bölgelerin aşırı ısınmasını önlemek için kişi sıcak havada mutlaka gölgede kalmalıdır, bir şapka giymeli, serin tutacak kıyafetler giymeli, güneşte yanmaktan kaçınmalı ve bol su içmelidir. Vücudu üzerine su serpmek ve ya vantilatör kullanmak vücudu serin tutacaktır. 
 
Soğuk Hava 
Soğuk havada felçli bölgeler soğur ve kişi nefes almakta güçlük çekebilir ya da nezle olabilir. 
Soğuk havada sıcak tutacak kıyafetler giyilmeli ve dışarıda fazla kalınmamalıdır. 
 
SÜREKLİ BAŞ AĞRISI VE YÜKSEK TANSİYON 
High Paraplegia (kısmi felç) ve ya Tetraplegia (tamamen felç) olan insanlar yüksek tansiyon ile birlikte sürekli bir baş ağrısı şikayetleri olabilir. Aşırı terleyebilir, üşüyebilir, yüzleri şişebilir, kalp atışları yavaşlayabilir, sürekli endişeli ve sinirli olabilirler. Bu hastalığa “ dysreflexia ” denir. 
Bu acil bir vakadır ve bu durum hemen ortadan kaldırılmalıdır. 
 
Dysreflexia hastalığının sebebi nedir? 
Dysereflexia,'ya vücudun felçli kısımlarında hissedilmeyen ağrılar sebep olur. Muhtemelen bu ağrılar hastalık ortaya çıkmadan çok uzun bir süre önce başlamıştır. Sürekli bir baş ağrısı ve yüksek tansiyon ile kendini belli eder, bu vücudun hissedilmeyen ağrılara karşı ortaya koyduğu bir reaksiyondur. Felçli kısımlardaki bu ağrıların en büyük sebepleri ise; sürekli dolu bir idrar torbası, idrar yolu iltihabı ve ya kabızlıktır. Bu ağrıların sebebi böbrek ve ya mesane taşları, bası yaraları, ayak tırnağı çekilmesi, kadınların ay hali, hamilelik ve ya doğum olabilir. 
 
Dysreflexia nasıl tedavi edilir? 
Yüksek tansiyon iki şekilde düşürülebilir; 
Eğer yatakta ise kişiyi oturtarak 
Giysilerini açarak, bollaştırarak 
Karnın alt bölgesine dokunarak idrara torbasının dolu olup olmadığını kontrol ediniz; 
Eğer idrar torbası dolu ise sonda aracılığı ile idrarı boşaltınız 
Sonda torbası dolu ise boşaltınız 
Eğer idrar yolu enfeksiyonu varsa hemen doktora götürülmeli 
Kabız olup olmadığını kontrol ediniz,kabızlık durumunda laksatif aracılığıyla bağırsakları boşaltınız 
Eğer bası yaraları oluşma halindeyse, hemen pozisyonu değiştiriniz 
Bayanlar ay halinde, hamile ya da doğurma durumunda ise hemen doktora götürülmelidir. 
 
BAĞIMSIZ HAREKETİ TEŞVİK 
Vücudun Felçli Kısımlarını Hareket Ettirmek 
 
Felçli ksımlar nasıl hareket ettirilir? 
Felçli kısımların her gün hareket ettirilmesi önemlidir. Bu kasılmaları ve şişmeyi önler, kan dolaşımını hızlandırır. Eğer kişi felçli kısımlarını kendisi hareket ettiremiyorsa o zaman bunu başka birisi yapmalıdır. 
 
•    Felçli kısımların hareket ettirilmesine kazadan hemen sonra , hasta yatakta olsa bile başlanmalıdır. 
•    Felçli kısımlar her gün en az 1 defa hareket ettirilmelidirler. 
•    Felçli kısımların hareket ettirilmesi yavaş ve yumuşak bir şekilde yapılmalıdır. 
•    Her hareket 5-10 kez tekrarlanmalıdır. 
•    Her hareket yavaş ve ritmik bir şekilde yapılmalıdır. 
•    ğer hareket ettirilen kısım kasılma sonucu sertleşmişse bu kısım daha fazla hareket ettirilmelidir. 
•    Hareket sırasında herhangi bir kısmın çok sert olduğu hissedilirse, bu kısım 10 saniye süresince gerilmelidir. 
 
Felçli kısımları hareket ettirmede önce bu kısımlarda DVT( Damar Trombozu) olmadığından emin olunmalıdır. 
Omurilik zedelenmesiyle beraber vücudun felçli bölgelerinde kan dolaşımı yavaşlar. Bu da kanın orada birikmesine sebep olur. Bu birikintiler bir kan damarını tıkayabilir. Genelde omurilik zedelenmesinden hemen sonra bacaklarda meydana gelir. DTV nin belirtisi bacaklarda, dokununca çok sıcak olduğu hissedilen şişliklerdir. 
Eğer kişinin DTV sorunu var ise, felçli kısımları hareket ettirmeyiniz. Bu durumda hasta doktor kontrolünde bulunmalı ve doktor izin verene kadar hareket ettirilmemelidir.

Omurulik Felçinin Sebepleri


Omurga ve omurilik anatomisi sayfasında ana hatlarıyla belirtilen omurilik işlevleri, çeşitli sebeplerle kaybedilebilir. Omuriliğin işlevini kaybetmesi için hastalık ya da travmaya bağlı bir baskıya uğraması gerekir. Uğradığı bu baskı sonucu hasar gören bölgeler iletişim görevini yapamaz hale gelir. Daha başka bir deyişle, organlarla beyin arasındaki irtibat, hasar gören bölgeler ve aşağısında kaybedilir. 
 
Omurilik Felcinin Sebepleri 
A. Hastalıklar 
Omuriliğin içinde, çevresinde ve omurgada gelişen bir hastalığın, omuriliği sıkıştırması, baskıya uyğratması ya da zedelemesi sonucu omurilik felci ortaya çıkabilir. Bu bastalık grupları şu başlıklar altında toplanabilir: 
 
1- (Tümörler) Urlar: Omurga-omurilik bölgesinde oluşan urların omuriliğe baskı yapması sonucu omurilik felcine sebep olabilir. 
2- Enfeksiyonları: Omurga veremi (pott), menenjit vb enfeksiyon hastalıklarının omuriliği deforme etmesi sonucu omurilik felcinin oluşmasına sebep olur. 
3- Yumuşak Doku Hastalıkları: İleri Derecede omurga fıtıkları, Omurgayı çevreleyen dokulardaki (Ligamanlar) deformasyonlar vb, yumuşak dokularda gelişen hastalıklar da omurilik felci meydana getirebilir. 
B. Travmalar 
1- Trafik Kazaları 
2- Yüksekten Düşmeler 
3- Sportif Yaralanmalar (Sığ suya balıklama Atlama vb.) 
4- Ateşli Silah Yaralanmaları 
5- İş Kazaları 
6- Doğal Afetler 
OF'NİN ETKİLERİ 
Omurilik zedelenmesinin düzeyleri 
 
Tetraplegia: 
Omuriliğin boyundan zedelenmesi sonucu kolların hareketi,gövdenin hissi,bacakların hareketi tamamen yok olur. Kişi nefes alma ve öksürmede güçlük çeker. Yüzünü, boynunu, omuzlarını, ellerini ve kollarını hissedebilir fakat gövdesini ve bacaklarını hissedemez. 
 
Parapleji: 
Parapleji, genel olarak boyundan aşağıdaki kısımlarında meydana gelen zedelenmelere bağlı olarak gerçekleşen felçl türüdür. paraplejide temel olarak bacakların oynatılamamakla birlikte, jhasarın seviyesine göre iki kategoride ele alınmaktadır.
High Paraplegia: 
Sırtın üst kısmında oluşan omurilik zedelenmesi, gövde hareketlerinin kısmi, bacakların hareketinin ise tamamen kaybına sebep olur. Kişi, belden yukarı gövdesini hissedebilir fakat karın bölgesi ile bacaklarını hissedemez. 
 
Low Paraplegia: 
Sırtın alt kısmında oluşan omurilik zedelenmesi bacakların hareketinin tamamen ve ya kısmen kaybına sebep olur. 
Omurilik zedelenmesini hangi düzeyde olursa olsun, kişi bağırsak ve idrar torbasının kontrolünde güçlük yaşar. 
Omurilik zedelenmesinin dereceleri 
 
Omurilikleri zedelenen insanlar oturabilme ve hareket edebilme özelliklerine göre 6 ayrı derecede sınıflandırılmıştır. Bu dereceler zedelenme seviyesine, diğer hastalık ya da hasarlara, yaş, cinsiyet, fiziksel yapı, motivasyon ve çevreye bağlıdır. Aynı şekilde kişinin omurilik felcini kabullenip hayatını bu gerçekle ve de en iyi şekilde geçirme kararına bağlıdır. Kişinin ailesinin, arkadaş çevresinin ve sağlık görevlilerinin de cesaretlendirici ve destekleyici olmaları büyük önem taşır. 
1''den 5''e kadar olan dereceler "tetraplegia" nın farklı sınıflarıdır.
 
1. DERECE: 
• Diğer kişinin desteği olmadan tek başına oturamaz. 
• Her hareket için dış desteğe ihtiyaç duyar. 
 
2. DERECE : 
• Dirseklerini dik tutarak kollarının ve ellerinin yardımıyla tek başına oturabilir. 
• Kollarını kaldıramaz 
• Her zaman yanında bir yardımcı bulunmalıdır. 
 
3. DERECE: 
• Sadece bir kolunu omuz hizasının altına kadar kaldırabilir 
• Diğer kolunu kaldıramaz, sadece destek almak için ona dayanabilir. 
• Her zaman yanında bir yardımcı bulunmalıdır.
 
4.DERECE: 
• Bir kolunu omuz hizasından yukarıya kaldırabilir, bükebilir. 
• Bu esnada diğer koluyla sadece tutunarak destek alır. 
• Kollarının desteği olmadan tek başına oturabilir. 
 
5. DERECE : 
• Hiçbir yerden destek almadan oturabilir. 
• İki kolunu da aynı anda her yöne hareket ettirebilir. 
• Başlangıçta bu pozisyonda bir şey yapmak için yardımcı desteğine ihtiyaç duyabilir. 
 
6. DERECE : 
• Hiç destek almadan oturabilir. 
• Kollarıyla top atabilir ve top tutabilir. 
• Yardımcıya ihtiyacı yoktur.
 
 
 
 
 
OMURİLİK ZENDELENDİKTEN SONRA İYİLEŞİRMİ?
 
Omurilik zedelendikten sonra tekrar tedavi edilmez ve tekrar büyümez.Eğer omurilik "omurga şoku"u atlatabilirse birtakım iyileşmeler olabilir. Omurga şoku her omurilik zedelenmesinden hemen sonra ortaya çıkar, omurilik çalışmasını durdurur ve kişi hareket edemez. Omurga şoku bir kaç saatten 6 haftaya kadar sürebilen bir zaman dilimi sürebilir ve bu şok esnasında omuriliğin ne derece zedelendiğini saptamak zordur. Eğer omuriliğin şişme, kanama, çürümesi biterse birtakım iyileşmeler olabilir fakat iyileşme genelde omurilik zedelenmesinin ilk 6 aylık süresi içerisinde gerçekleşir. Omurilik tamamen zedelenmediyse, kişi zedelenme tarihinden 2 yıl sonrasına kadar iyileşme belirtileri gösterebilir fakat aradan ne kadar çok zaman geçerse, iyileşme şansı o kadar azalır. Eğer omurilik bir hastalık ve ya tümör sebebiyle zedelenmişse, tamamen iyileşme ihtimali mevcuttur.

Omurga Anatomisi


OMURİLİK FELCİ NEDİR, NASIL OLUŞUR?
OMURGA VE OMURİLİK ANATOMİSİ


Omurga, bir taraftan vücudumuzun dik durmasını, diğer taraftan da içindeki kanaldan geçen omuriliğin korunmasını sağlayan kemik zincirine verilen addır. Omurilik ise beyin kökünden başlayarak, kuyruksokumuna kadar uzanan ve beyin ile organlar arasındaki irtibatı sağlayan merkezi sinir sistemine verilen addır. Spinal cord (kord okunur), ya da medula spinalis olarak da adlandırılan omurilik, beyinden gelen cevapları da beyne cevapları da beyne iletmektedir.
Bu bakımdan organların bütün motor, (yani hareket faaliyetleri) ve duyu (his) faaliyetleri omurilik tarafından yaptırılır ve kontrol edilir. Omurilik bunun yanında tek başına refleksleri de kontrol etmektedir. 33 kemikten oluşan omurga sistemimizin her birine vertebra (omur) adını vermekteyiz. Bu omurların bulundukları bölgeye göre şekilleri bazı farklılıklar göstermekle birlikte genel anatomik yapıları aynıdır. Bu şekil farklılıklarına göre sınıflanan omurlar 5 grupta ele alınmaktadır.

Buna göre;
1. Cervikal ( Dorsal) Vertebraları 7 tane
2. Torakal Vertebraları 12 tane
3. Lomber Vertebraları 5 tane
4. Sakral Vertebraları 5 tane
5. Coxgeal Verttebraları Birbirine yapışık halde 3-4 tane   

1. Cervikal Vertebraları: Kafatası bitim noktasından başlayıp, ensekköküne kadar uzanan boyun bölgesindeki7 omur cervikal vertebraları olarak adlandırılmaktadır. Kollar, ellerin motor (yani hareket ve duyu (his) faaliyetleri omuriliğin bu seviyedeki bölgeleri tarafından kontrol edilmektedir. Eğer omurgada meydana gelen bir hasar bu bölgede omuriliğe zarar verirse, vücudun kollar ve aşağısındaki bölgeleri felç olacaktır. Quardipleji (kuardipleji) olarak adlandırılan bu felç türünde solunum hareketini kontrol eden kaslar da etkileneceği için ölüm riski de söz konusu olabilir.

2. Torakal (Dorsal) Vertebraları: Ense kökünden başlayıp, kaburgaların omurgayla birleştiği son noktaya kadar olan 12 vertebraya verilen addır. Bu omurlar; gövde bölgesine ait motor ve duyu kontrol etmektedir. Eğer hasar bu bölgede gerçekleşir ve bir felç yaşanırsa, gövde ve aşağısında kalan bölgede, yani ayaklar, genital ve seksüel yetenekler üzerindeki kontrol ortadan kalkacak, (bacaklar ve ayaklar işlev kaybedeceği için ) paraplejik felç yaşanacaktır.

3. Lomber Vertebraları: Torakal vertebraları sonra bel bölgesini tutan 5 tane vertebraya lomber vertebraları adı verilmektedir. Lomber vertebraları bir hasar bir hasar omuriliğe bası yaparsa paraplejik felç yaşanacak; bacaklar ve aşağı bölgede kalan fonksiyonlar, yani genital ve seksüel yetenekler üzerindeki kontrol ortadan kalkacaktır .

4. Sakral Vertebraları: Kuyruk sokumu bölgesindeki 5 vertebraya verilen addır. Bu vertebralar, (diz altında kalan) aayakları ve seksüel- genital işlevleri kontrol eder. Bu bölgede yaşanacak bir hasar sonucunda ayaklar ve genital - seksüel fonksiyonlarda duyu ve motor faaliyetler kaybedilecektir.

5. Coxygeal Vertebraları: Kuyruksokumunun uç kısmında , birbirine yapışmış ve güdükleşmiş halde uzanan 3-4 vertebraya verilen addır. Bu vertebralar tek başlarına bir bölgeyi kontrol etmemekte, burada yaşanacak travmalar belirgin bir felce yol açmamakta, ancak sadece ayaklarda işlev bozuklukları olabilmektedir. Bu şekilde sınıflandığında omurların içte kalan tambur şeklindeki oval kısımlarına corpus, sağında ve solunda kalan çıkıntılarına çıkıntı, arka kısmında kalan boynuz şeklindeki uzantıya da spinöz çıkıntı adı verilmektedir.Vertebralar, birbirlerine aralarındaki discus (diskus okunur) adı verilen yastıklarla bağlanmaktadır. Disklerin omurga sistemi içindeki rolü, kemiklerin birbirine değerek aşınmasını önlemek ve omurga hareketine müsaade eden esnekliğe imkan sağlamaktadır. Omurga bunun yanında, her taraftan onu saran ve ligaman adı verilen bağ dokularıyla sıkı sıkıya sarılmıştır. Ligamanların ön bölgeyi tutanlarına onterior ligaman, arka bölgeyi tutanlarına da posterior ligaman adı verilmektedir. İşte bütün bu unsurlarla bir bütünlük oluşturan omurga sistemi stabil (yani sabitlenmiş)bir halde görevini tam olarak yapmakta ve omuriliği korumaktadır. Başlangıçta da belirtildiği gibi, Omurilik, omurganın içerisinde yer almaktadır. Ancak omurilik bu kanal içerisinde; dura adı verilen bir zarla çevrili olan BOS'un yani beyin omurilik sıvısının içinde bulunmaktadır. BOS yani boyun omurilik sıvısı, spinal kordun dura ve kemiğe değmesini engelleyen bir hidrolik tampon görevi görmektedir. Omurilik, anatomik olarak iki kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım; C1'den L1-2'ye kadar uzanan ana parçadır. İkinci kısımsa; bu bölgeden aşağı kadar uzanan ve at kuyruğuna benzeyen sinir lifi demetinden oluşan ve cauda equina (kauda eqina okunur)adı verilen kısımdır. Anatomik olarak bu şekilde yapılan omurilik; organlarla bağlantıyı, vertebralar arasında uzattığı sinir kökleri vasıtasıyla kurar. Toplam 31 çift sinir kökünün bölgelere göre dağılımı şöyledir:

1. Certikal Bölge 7+1=8 çift 2. Torakal Bölge 12 çift 3. Lomber Bölge 5 çift 4. Sakral Bölge 5 çift 5. Coxygeal Bölge

1 çift Bu anatomik özelliklere sahip olan omurilik, bir hastalık ya da travmaya bağlı olarak baskıya uğrarsa, yani basıya maruz kalırsa işlevini yitirebilir. Bası yapacak hastalık ya da travma direkt omurilik üzerinde olabilmekle birlikte, bu durum daha çok, omurgada yani vertebra kemiklerinde gelişen bir hastalık veya travmanın etkisiyle olmaktadır. Özellikle bir kaza sonucu kırılan vertebralardan kopan kemik parçaları, vertebranın içinden geçen omuriliğe zarar vermekte (kesi oluşturarak) omurilik felcine sebep olmaktadır. Bu şekilde zarar gören omurilik hücreleri bir daha yeniden canlandırılamaz ve üretilemez

KORUYUCU ÖNLEMLER

HİJYEN
Sağlığımızı korumak ve devamını sağlamak için yapılan temizlik ve bakımlardır. 
Hijyen kişide başlar. Herkes kendi temizlik ve bakımından sorumludur. Kişi bakımını kendisi yapamıyorsa; gereksinimleri belirlenip hijyenik bakımı; sağlık ekibi, ailesi ya da refakati tarafından yapılır. Hasta olabildiği kadar bakıma katılmalıdır. 
Enfeksiyon hastalıklarından korunmanın en etkili yolu el yıkamadır. Uygun el yıkama ile hastane enfeksiyonlarının % 90' ının önlendiği araştırmalar sonucu saptanmıştır. Bu nedenle ellerimizi sık sık uygun bir şekilde yıkamalıyız 
 
Uygun el yıkama yöntemi için; 
•    Tırnaklarınızı orta kısalıkta kesilmeli 
•    El yıkama işleminden önce yüzük ve saat gibi takıları çıkarılmalı 
•    Lavaboya dokunulmamalı 
•    İyi bir temizlik sağladığından ılık su kullanılmalı 
•    Enfeksiyonun yayılmasını en aza indirdiğinden sıvı sabun tercih edilmeli 
•    Eğer kalıp sabun kullanılıyorsa köpüğü iyice durulayın ve kuru kalacağı bir düzenekte tutulmalı 
•    Elleri, parmak aralarını, tırnakları iyice ovuşturulmalı 
•    Yıkama işlemi en az 20 sn. sürdürülmeli 
•    Ellerinizi iyice durulanmalı 
•    Enfeksiyonun yayılmasını en aza indireceğinden tek kullanımlık kağıt havlu ile kurulanmalı 
•    Musluğu kağıt havlu ile kapatılmalı 
 
ELLER
- Yiyeceklere dokunmadan önce ve sonra; 
Kişisel bakım uygulamalarından önce ve sonra; 
Tuvalete girmeden önce ve sonra; ellerinizi mutlaka sıvı sabun ve su ile yıkanmalı 
- Mutfak işleri dışında eller banyo ya da tuvalette yı kanmalı 
 
AĞIZ BAKIMI 
•    Orta sertlikte tüm yüzeye rahatça erişebilecek bir fırça kullanılmalı 
•    Diş macununun nohut tanesini kadar olması yeterli 
•    Diş fırçanızı 3 ayda bir değiştirilmeli 
•    Diş ipi kullanımı alışkanlık haline getirilmeli 
•    Yenilen her yiyecekten sonra ağız çalkalanmalı 
•    Eğer takma diş kullanıyorsa akşam yatmadan çıkarılmalı, fırçalayıp, her gün değişen tuzlu su içine konulmalı 
 
SAÇ BAKIMI  
•    Saçlar gün aşırı yıkanmalı 
•    Her gün taranmalı, uzunsa fırçalanmalı 
•    Hasta yataktan kalkamıyorsa yatakta saç banyosu yaptırılmalı 
•    Hastanın alışkanlıkları göz önüne alarak ( kullandığı şampuan, saç kremi gibi ) saç derisi hırpalanmadan yumuşak hareketlerle, kulak ve gözleri korunarak yıkanmalı 
•    Saçları kurulanmalı ve taranmalı  
 
KULAK TEMİZLİĞİ 
Kulak yoluna bir şey sokulmamalı, sadece dış kulak ( kıvrımlı kısmı ) temizlenmeli 
 
BURUN TEMİZLİĞİ
Hafif su çekilerek yapılmalı, hızlı sümkürülmemelidir, kılcal damar kanamalarına yol açabilir. 
 
GENİTAL BÖLGE TEMİZLİĞİ 
•    Her hastanın kendine ait komod, sürgü ya da ördeği olmalı 
•    Bunların temizliğini önce çamaşır suyu sonra sabunlu su ile yapılmalı ve iyice durulanmalı 
•    Genital bölge temizliği komod işlemi sonrası, tuvalet ihtiyacı sonrası , banyoda , yatak banyosunda uygulanmalı 
•    Her işlemden önce ve sonra eller su ve sabunla uygun teknikle yıkanmalı 
•    Temizliği bayanlarda yukarıdan aşağıya doğru yapılmalı 
•    Genital bölge temizlenirken ya da kurulanırken tek hamlede işlem yapılmalı, kir bulaştırmamalı 
•    Bölgeyi temiz ve kuru tutulmalı 
•    Vücuttaki istenmeyen tüyleri uygun şekilde alınmalı 
 
AYAK BAKIMI    
Her gün bir veya birkaç kez yıkayın 
Kişi ayak bakımını kendi yapamıyorsa refakati bu işi üstlenmeli 
•    Topuklarda sertleşme varsa 1 saat önceden vazelin sürülmeli 
•    Düz kesilmeyen tırnaklar; uzayınca tırnak batmasına yol açabileceğinden tırnakları düz ve orta kısalıkta kesilmeli      
 
Ayak yıkama işlemini sabunlama, durulama şeklinde gerçekleştirilmeli 
•    Parmak aralarını iyice yıkanmalı ve kurulanmalı 
•    Kuru bir cilt yapısı varsa nemlendirici sürülmeli 
•    Ayakkabı seçimine dikkat edilmeli, bası yarası yönünden cilt sık aralıklarla kontrol edilmeli 
•    Ayağın normal şeklini korumak için uygun pozisyonlarda kalması sağlanmalı 
 
DERİ BAKIMI
1-Deri Bakımı İçin Temizlik Şarttır. 
 
• Gün aşırı banyo yapılmalı 
• Banyo sırasında hastanın güvenliği sağlanmalı 
• Mahremiyetini korumaya özen gösterilmeli 
• Banyo suyu sıcaklığını iyi ayarlanmalı, hastanın vücut ısısı kontrol altında tutulmalı 
• Hastanın mümkün olduğu kadar bakıma katılması sağlanmalı 
• Banyo yaptırılamayan hastalara her gün yatakta silme banyosu yaptırılmalı 
 
YATAK BANYOSU 
•    Banyo öncesi hastanın boşaltım ihtiyacını giderilmeli 
•    Eller uygun yıkama yöntemine göre yıkanmalı 
•    Ağız bakımı yapılmalı 
•    Eller yıkanmalı 
•    Giysilerini çıkarılıp, üzerine banyo örtüsü örtülmeli 
•    Temizliği; temizden kirliye, uzaktan yakına doğru yapılmalı 
•    Yüzden ( uzak göz; yakın göz, alın, burun, yanaklar ve çene ) başlayarak kollar (uzak kol, yakın kol ) , eller, gövde, bacaklar ve en son genital bölge temizliği yapılmalı 
•    Sabunlama, durulama, kurulama sırasını takip edilmeli 
•    Yatakta saç banyosu yaptırılmalı 
•    Banyodan sonra temiz ve kuru kıyafetler giydirilmeli 
 
MESANE 
Mesane ( İdrar kesesi)
İdrarı uygun basınçlarda depolayan ve yeterli birikim olunca kasılıp idrarın boşalmasına yardımcı olan organdır. Nörolojik problemlerden dolayı ( Beyin ve omurilik hasarı, idrarı kontrol eden kasları yöneten sinirlerdeki bölgesel hasar gibi... ) bu işlev bozulur ve üriner sistemde ciddi problemler oluşabilir. 
Üriner sistemde bozulma, böbrek fonksiyonlarında bozulma, alt ve üst üriner sistemde enfeksiyon, istemsiz idrar kaçırma gibi olumsuzlukları önlemek için mesane eğitimi yapılır. 
 
MESANE EĞİTİM METODLARI:
1-Kateterizasyon yöntemleri: 
Bir kateter yardımı ile mesaneye girilip idrarın boşaltılması işlemidir. 
 
Değişik uygulamaları vardır. 
Aralıklı kateterizasyon 
1.Steril aralıklı kateterizasyon ( SAK ) 
2.Temiz aralıklı kateterizasyon ( TAK ) 
Prezervatif ( kondom ) kateterizasyon 
Devamlı kateter uygulaması 
2- Davranış terapisi:
Hastanın 2-3 saatte bir tuvalete yada sürgüye oturup uyarı ile idrarını normal yoldan yapmaya çalışmasıdır. ( Uyarı için pubis kılları hafif çekilir ya da hafif masaj yapılarak idrar yapılmaya çalışılabilir. ) 
3-Medikal tedavi: 
4-Cerrahi tedavi: 
 
Prezervatif sonda kullanımı peniste bası yaralarına yol açabilir. Bası yaralarını önlemek için; 
•    Sonda sabitleyici bant cilde temas etmemeli 
•    Sondayı sabitlemek amacı ile penis fazla sıkılmamalı 
•    2 günde bir sonda değiştirilmeli 
•    her gün kızarma, morarma, yara açısından kontrol edilmelidir. 
Devamlı Kateterizasyon Uygulamasının Sakıncaları ; 
Üriner sistem bozuklukları 
Üriner sistem enfeksiyonu 
Mesane kanseri riskinin artması 
• Mesane Taşı 
• Böbrek taşı 
• Psikolojik ve sosyal travmaya sebep olabilir. 
 
Bu sakıncalarından dolayı kateter uygulaması gereken hastalarımıza aralıklı kateterizasyonu, yani belli aralıklarla ( 3-6 saat gibi ) kateter ile mesaneye girilip idrarın boşaltılmasını öneriyoruz. 
Ev ortamında kateter uygulamasını steril yapmaya gerek yoktur. Bu yüzden ev ortamında daha pratik ve ekonomik olduğu için temiz aralıklı kateterizasyon uygulanmalı 
Malzemeler; 
Nelaton sonda 
İdrar torbası 
Islak mendil 
Steril kayganlaştırıcı jel ya da kaynamış soğumuş su 
Kateter seçimi 
Bayan hasta; 12 – 14 – 16 - nolu 
Erkek hasta; 12 - 14 – 16 nolu 
Çocuk hasta; 6 – 8 – 10 nolu 
 
BESLENME 
Vücut direncini arttırmak için dengeli ve düzenli beslenilmeli 
Bası yaraları çabuk kapanması için; balık, tavuk, yumurta, süt gibi yüksek proteinli, çinkodan zengin gıdalar alınmalı 
Yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi ömür boyu diyet yapmaları gerekenler asla diyetlerinizi bozmamalı 
Yatağa bağımlı hastalar oturtularak beslenmeli ya da başı mutlaka yükseltilmeli 
Yemek yedikten sonra hemen yatırılmamalı en az 30 dakika oturtulmalı ya da başı yüksekte tutulmalı 
Gece yatmadan 2-3 saat öncesine kadar 8 – 10 su bardak sıvı günlük düzenli aralıklarla alınmalı 
Çok zayıf ve de çok şişman kişilerde bası yarası açılma riski çok daha yüksektir, bu sebeple kilo normal sınırlarda tutulmalı, sigara içilmemeli ve sigara yanıklarına karşı dikkatli olunmalı 
 
BAĞIRSAK EĞİTİMİ
Boşaltım ihtiyacını kontrol edemeyen hastalara eğitim yoluyla normal boşaltım alışkanlığının tekrar sağlanması için beslenmenin düzenlenmesi ve hijyenik bakımı kapsayan işlemlerdir. 
Barsak eğitiminin uygulandığı durumlar; 
-Boşaltımı kontrol edememe 
( Dışkı kaçırma ) 
-Omurilik yaralanmaları 
-Kabızlık şikayetleri 
-Diğer... 
• Problem tespit edildiğinde önceki boşaltım alışkanlığınızı göz önünde bulundurulmalı ( haftada kaç kez boşaltım? Saat kaçta? ) 
• Şu anda kaçırma oluyorsa ne zaman oluyor ( Sabah mı? Öğle mi? Akşam mı? Yemeklerden ne kadar sonra?) kayıt edilmeli 
• Dışkının özelliği nasıl ( Rengi? Kıvamı? Kanlı mı? ) kayıt edilmeli 
• Elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda her gün yemeklerden yarım saat sonra 30 dakika kadar tuvalet ya da komod da oturulmalı 
• Bası yarası oluşmaması için Komod da sürtünmelerden kaçınılmalı 
• Bu işlemden 15 dakika önce saat kadranı yönünde karına hafif masaj yapılarak barsak hareketleri uyarılabilir 
• İşleme yardımcı olmak için her gün aynı saatlerde yemek yemeye çalışılmalı 
• Sindirime yardımcı lifli ve posalı gıdalar alınmalı ( kepekli ekmek, sebze, meyve gibi..) 
• Mümkünse meyveleri kabukları ile tüketilmeli 
• Her gün saat 19.00 ( yatmadan üç saat öncesine ) kadar düzenli aralar ile 8- 10 bardak su alınmalı 
• Düzenli egzersiz yapılmalı 
• Sağlık ekibi ve ailenizle işbirliği içinde olunmalı 
• Komod, sürgünün temizliğini önce çamaşır suyu sonra sabunlu su ve en son sıcak su ile iyice durulayarak yapılmalı 
• Tuvalet temizliğine çok önem verilmeli

CİNSEL SORUNLAR

Cinsel Sorunlar

OMURİLİK FELCİ SONRASI CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU 
 
Amerika Birleşik Devletlerinde 300 binden fazla omurilik felçlisi mevcuttur. Ve her yıl bunlara 15 000 yen insan eklenmektedir. OF li kişilerin ortalama yaşı 26 dır,ve OF li erkek sayısı kadınlara oranla 4 kat daha fazladır. Son yirmi yıl içinde OF li kişilerin karşılaştığı sorunların tedavisi konusunda büyük gelişmeler sağlanmıştır ve bu kişilerin yaşam süreleri artmıştır . 
Bu grubun çoğunluğunu oluşturan genç erişkin grubunda cinsel konular rehabilitasyonunda önemli yer tutmaktadır. Erkeklerde OF çoğunlukla sertleşme ve boşalma problemlerine yol açar ve böyle bir travmaya maruz kalan birey sadece bedensel engellikle değil yeni bir cinsel yaşama da uyum sağlamak zorundadır. 
 
EREKSİYONUN (SERTLEŞME) FİZYOLOJİSİ 
 
Nörolojik bir problemi olmayan bir kişide ereksiyon(sertleşme) damarları ,hormonal faktörleri Periferik sinir sistemini ve santral (merkezi) sinir sistemini kapsayan karmaşık bir işlemdir. Ereksiyonun olabilmesi için penis atardamarları vasıtası ile penise yeterli kan akımı olması gerekmektedir. Yani penis içindeki süngerimsi dokuların kan la dolması sonucu sertleşme sağlanabilir. Bu damarsal mekanizmaların çalışması için ereksiyonu (sertleşmeyi) kontrol eden sinir yollarının sağlam olması gerekir. Ereksiyonlar refleks veya psikolojik olabilir. Refleks ereksiyonlar pelvik parasempatik sinirlerden gelen uyarılarla gerçekleşir. Bu sinirler S2-S4 den köken alırlar ve uyarıldıklarında mesanenin boşalmasını da sağlayan bu sinirlerdir. 
Refleks ereksiyonlar dokunsal uyarılar devam ettirilmezse sürekliliğini koruyamaz. Psikojenik ereksiyonlar hipotalamus ve limbik sistem tarafından üretilen serebral uyarılarla olur,bu uyarılar spinal kordun torakolomber kısmında taşınarak sakral ereksiyon merkezinin sakral köklerine ulaşır. Ejekülasyon (boşalma) sempatik sinir sistemi ve spinal kordun torakolomber kısmı ile oluşur. Detümesans vasküler lakünaların düz kaslarının adrenerjik uyarıyla kasılması sonucu gelişir. 
 
OMURİLİK FELCİNİN CİNSEL FONKSİYON ÜZERİNE ETKİLERİ 
 
OF li kişilerde cinsellik ile ilgili yapilan çalışmalarda bu kişilerin çogunun aktif cinsel yaşamı olduğu saptanmıştır. Örneğin Cole ve ark. bu kişilerin % 70 inin cinsel ilişki kurduğunu; ve bundan zevk aldıklarını ortaya koymuştur. Sertleşme işlevi OF ye ikincil olarak bozulsa da seksüel fonksiyonların bu kişilerin yaşamında önemli bir yeri olduğunu kabul etmek gerekir. 
Erektil (sertleşme) ve ejakulatuar(boşalma) fonksiyonlar OF li birkaç grup kişide çalışılmıştır.1948 de Munro ve arkadaşları paraplejik ve tetraplejik 84 erkekte travmadan sonra % 74 ünde ereksiyonun olduğunu saptamışlardır. Bu çalışmada kauda ekiuna lezyonu veya sakral spinal kord da transeksiyon olan kişilerde ereksiyon olmadığı saptanmıştır. Talbot 1955 te OF li kişilerin % 60 ının ereksiyonları olduğunu ancak sadece % 40 ının cinsel ilişki kurabildiğini belirtmiştir. OF li erkeklerin büyük çoğunluğu ereksiyonlarını travmadan 6 ay sonra geri kazanmıştır ancak bu çalışmada lezyonun yeri belirtilmemiştir. Zeitlin ve arkadaşları 100 OF li erkeğin incelendiği serilerinde % 64 ereksiyon varlığını vurgulamışlardır.
Bors ve Comarr 529 OF li kişide hasarın seviyesi ve komplet veya inkomplet (tam veya yarı kesi) olmasına göre erektil ve ejekulatuar(sertleşme ve boşalma) seksüel fonksiyonu değerlendirmişlerdir. Bu araştırmacılar üst motor lezyonlarını alt motor lezyonlarından ayırmışlardır. Üst motor lezyonu mesane ve seksüel fonksiyonlar göz önüne alındığında sakral refleks arkının üzerindeki spinal kord lezyonlarıdır. Erişkinde S2-S4 sinir kökleri orta lomber vertebra düzeyindedir. Üst motor lezyonları lezyonun altında spastisiteye yol açar bu durumda mesanede refleks kontraksiyonlar ve alt ekstremite reflekslerinde hiperaktivite saptanır. Alt motor lezyonları direkt olarak sakral refleks arkına,kauda ekiuna veya konus medullaris e olan lezyonlardır. Alt motor lezyonlarında, mesane flasktr,anal ve eksternal sfinkter tonusu azalmış veya kaybolmuştur. Komplet veya inkomplet üst motor lezyonu olan kişiler genellikle refleks ereksiyonlarını korurlar ancak bu ereksiyonlar genellikle kısa süreli,önceden bilinmeyen,ve bu nedenle de genellikle ilişki için uygun olmayan ereksiyonlardır. Komplet alt motor nöron lezyonu olan kişiler çok nadiren ereksiyon sağlayabilirler ve bunların çoğunluğu psikojenik kökenlidir. Comarr 115 üst motor lezyonlu ve 35 alt motor lezyonlu OF li erkeği araştırmıştır. Üst motor lezyonu olan kişilerin % 92 si dışarıdan uyarı ile ereksiyon sağlayabilmiş, % 94 ünde spontan ereksiyonlar görülmüş, ancak % 22 si psikojenik ereksiyonu başarabilmiştir. Buna karşin alt motor lezyonu olan erkekler nadiren ereksiyon sağlayabilmişlerdir.Alt motor nöron lezyonu olan kişilerin hiçbirisi refleks ereksiyon sağlayamamıştır,sadece % 11 i spontan ereksiyonu başarabilmiş,%26 sinda psikojenik ereksiyon gözlemlenmiştir.
Bir başka OF li erkek grubunda % 62 si cinsel ilişki girişiminde bulunmuş ve % 43 ü bunda başarı sağlamıştır. Tsuji ve arkadaşları 638 OF li erkeği incelemişler ve %54 ünün erektil(sertleşme) fonksiyonlarnı koruduğunu saptamışlardır,bu kişilerden çoğunluğunun daha çok inkomplet (tam olmayan) yaralanması olanlar olduğunu saptamışlardır. Chapelle ve ark. yaralanma düzeyinin T12 aşağısında ve genital duyunun normal olduğu 149 kişide psikojenik ereksiyonun korunduğunu saptamışlardır. Bunlar ve diğer serilerden bu erkeklerin % 70 inin erektil fonksiyonlarının geri döndüğü anlaşılmaktadır. 
Travmadan sonra spinal şok döneminde erektil fonksiyon kaybolur, ereksiyonun tekrar geri dönmesi için gereken zaman inkomplet lezyonlarda birkaç gün iken diğer bazı yaralanmalarda 1 yıldan fazladır.Tsuji ve ark. travmadan sonra 1 yıl içinde % 80 kişide erektil fonksiyonun döndüğünü saptamışlardır. Bu nedenle ilk rehabilitasyon döneminde seksüel disfonksiyon nedeniyle dönüºü olmayan tedaviler planlanmamalıdır. OF li kişi bu durumun hayat boyu sürecek bir gerçeklik olduğunu kavrar kavramaz cinsel eğitim bağlatılmalıdır. 
Orgazm olabilme ile ilgili OF li erkeklerde yapılan çalışmalarda %42-%47 arası kişi orgazm olabildiklerini belirtmişlerdir. Tam yaralanması olan erkeklerde bu oran %38 olarak saptanmıştır. 
 
BAŞLANGIÇ TEDAVISİ 
Yeterli cinsel fonksiyon sağlam nörolojik , biyokimyasal,ve vasküler sistemlerin yanı sıra uygun bir psikolojik durum ve sosyal ortam gerektiren kompleks bir işlemdir. Spinal kord travmasından sonra erken rehabilitasyon döneminde , kişi sadece engelliliği ile yaşamayı ve fonksiyonel bir yaşam sürmeyi öğrenmenin yanı sıra yeni bir seks yaşantisına uyum göstermelidir. Bu işlem her kişinin cinsel işlev bozuklugunun net olarak anlaşilması ve Ürolog ve Psikologların olaya beraberce yaklaşmalarıyla hız kazanabilir. Travmadan sonra erken dönemde,kişinin kendisine uyum sağlama ve hastane hastası olmaktan çıkıp sosyal hayatta işlevsel bir birey olma safhasıdır. OF den sonra kişilerin çoğu 3-6 ay erken rehabilitasyon için hastanede tutulurlar. Rehabilitasyon ilerledikçe kişiler toplumsal hayata dönüşün kolay olmasi için hafta sonları evlerine gönderilirler. Bu zamanlarda kişiler eşleriyle cinselliklerini denemeleri için cesaretlendirilmelidir. Pratik noktalardan biri cinsel ilişkiden önce mesanenin refleks olarak boşalip utanca yol açmaması için mesane boşaltılmasıdır. Kendilerine aralıklı kateterizasyon uygulayan kişiler ilişkiden önce mesanelerini kateterize etmelidirler. Kateterizasyonun gerekmediği durumlarda suprapubik uyarı ile mesane kasılması ve boşaltılma sağlanmalıdır. Daimi sondalı hastalar ilişkiden önce sondalarını çıkartıp sonrasında tekrar takabilirler. Kol ve ayak gücü zayıf olan kişiler partnerin üstte olduğu pozisyonları tercih etmelidirler. Erkekte refleks ereksiyonlar kısa sürelidir ve devamlı uyarı gerektirirler. Düzenli bir eşi olmayan OF li kişiler tedavi seçenekleri konusunda bilgilendirilmeli ve partner bulmaları konusunda cesaretlendirilmelidir. 
 
TEDAVİ 
Omurilik felçli kişilerin büyük çoğunluğu cinsel ilişki için yeterli olmasa bile ereksiyon (sertleşme) sağlayabilirler. Bir çok erkek sertleşme bozukluğu için tedaviye gereksinim duymaz. 
 
Çeşitli tipte penil protezler mevcuttur, ancak yapılan çalışmalar OF li kişilerde penis protezi kullanımının bir çok yan etkiye neden olduğunu göstermiştir. Penis duyusunun azaldığı kişilerde yarı sert protezlerin yüksek oranda erozyona neden olmaktadır. Örneğin OF li penil protez takılan 53 hasta gözden geçirilmiş ve 11 hastada (% 20) erozyon nedeniyle cihazın çıkarıldığı saptanmıştır. ªiºirile bilinir cihaz takılan 10 kişinin hiçbirinde erozyon nedeniyle protez kaybı olmamış ancak 4 hastada enfeksiyona bağlı protez çıkarılmıştır. Günümüzde erektil disfonksiyon tedavisi için daha az invaziv tedavi yöntemleri geliştirildiğinden penil protezler artık ya bu tedavi yöntemlerinden fayda sağlayamayanlar ya da kondom kateterlerini peniste tutmakta zorlanan hastalar için kullanılmaktadır. Bu vakalarda da erozyon oranının düşük olmasi nedeniyle semirijid protezler tercih edilmektedir. 
OF li kişilerde sertleşme bozuklugunun tedavisi için ikinci alternatif de vakum ereksiyon cihazlarıdır. Bu yöntemde penisin üzerine plastik bir tüp yerleştirilerek vakum oluşturulmakta ve kan penise çekilmektedir, sertliğin devamı penis köküne konan sıkıştırma halkası ile sağlanmaktadır. 
Nadig ve arkadaşları, vakum ereksiyon cihazı ve sıkıştırma halkası kullanan kişilerin % 91 inde ilişki için yeterli ereksiyon sağlandığı ve % 80 inin tatmin olduğunu belirtmişlerdir. OF li Erecaid cihazı kullanan13 kişinin % 90 ı yeterli sertleşme sağlamışlardır. Zasler ve Katz OF li kişilerde Synergist vakum cihazi ile edindikleri deneyimi gözden geçirmişlerdir. Bütün hastalar cinsel ilişkide bulunabilmiş %88'i ereksiyonlarını tatminkar olarak değerlendirmişlerdir. Eksternal vakum cihazları ereksiyon oluşturmada oldukça etkilidirler ancak hastanın orgazm olabilmesini etkilemezler. Dahası- bu cihazların el fonksiyonlarının zayıf olduğu hastalarda kullanımı çok zordur, ancak eşleri bu konuda eğitilebilir. şöyle ya da böyle dışardan vakum cihazları OF li kişilerdeki sertleşme bozukluğu tedavisinde etkilidir ve diğer tedavi yöntemleri için engel teşkil etmez. 
 
OF li kişilerdeki sertleşme bozukluğunu tedavi etmenin üçüncü yolu damar yapıları sağlam olduğunda intrakorporeal enjekte(penise direkt olarak iğne ile verildiğinde) edildiğinde sertleşme saglayan vazoaktif ilaçlardır (düz kas gevşeticileri, alfablokörler, vazodilatatörler ). ilaç penis tabanına hastanın kendisi ya da eşi tarafından enjekte edilir. Bu amaçla ilk kullanılan ilaç Papaverindir. Virag intrakorporeal Papaverin yapılan 227 hastanın 42 sinde bazıları 18 saate ulaşan ereksiyonlar saptamıştır. Sidi ve arkadaşları 100 sertleşme bozukluğu olan hastada papaverin fentolamin karışımı ile tedavi deneyimlerini bildirmişler ve nörolojik problemi olan 17 hastada çok küçük dozlarla başarı bildirmişlerdir. Diğer başka çalışmalarda prostaglandin E1 dahil intrakavenöz enjeksiyon tedavisinin etkinliğini onaylamışlardır. Enjeksiyona bağlı baş dönmesi ve hipotansiyon genellikle kendiliğinden geçer. Enjeksiyon bölgesinde hematom ( kan birikimi) ve KC fonksiyon testlerinde bozulma bu tedavi de görülebilir. Korporal fibrozis veya penil plak formasyonu (peniste sertlikler oluşmasi) 
 
SONUÇ 
 
Medikal tedavi yöntemlerindeki gelişmeler OF li kişilerde yaşam sürelerini uzatmıştır, seksüel fonksiyonda bu hastaların rehabilitasyonunda önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Hastanın bu yeni cinsel kimliğine uyum sağlaması için multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Erken dönemden sonra kişi cinsel yetilerini denemelidir. Eğer sertleşmesi tatminkar değilse daha ileri değerlendirme gereklidir.. Cinsel işlev bozuklugu tedavisi, ürologların anahtar rol oynadıkları hasta rehabilitasyonunda önemli yer tutan bir meseledir. 
 
OMURİLİK FELÇLİ KADINLARDA CİNSEL SORUNLAR VE HAMİLELİK 
 
Amerikan kaynaklarına göre her yıl 15.000 kişi Omurilik Felçlisi (OF) olmaktadır. Bu kişilerin % 20 si kadındır ve yaş ortalamaları 26 dır. Ülkemizde 1992 yılında İstanbul'da yapılan bir çalışmada 152 yeni Omurilik Felçlisi olduğu saptanmış ve ülkemiz için yıllık yeni Omurilik Felçlisi sayısının ortalama 1400 olduğu öngörülmüştür. Yine bu çalışmada Omurilik Felçlilerin % 75 inin erkek % 25 inin kadın olduğu ve yaş ortalamasının 33 olduğu görülmüştür. Son yirmi yıl içinde OF li kişilerin karşılaştığı sorunların tedavisi konusunda büyük gelişmeler sağlanmış ve bu kişilerin yaşam süreleri artmıştır,bundan sonra bu kişilerin yaşam kalitelerinin arttırılması önem kazanmaktadır. Bu grubunun çoğunluğunu oluşturan genç erişkin grubunda cinsel konular rehabilitasyonda önemli yer tutmaktadır Omurilik Felçli kişilerin çoğunluğunun genç olması bu kişilerin üreme ve cinsel aktif yaş grubunda olmaları demektir. 
Cinsellik ve cinsel işlev genel anlamda kadın sağlığının bir parçasıdır. Kadın cinsel işlev bozukluğu sadece omurilik felçli kadınları değil toplumdaki tüm kadınları etkileyen bir sorundur. Amerika da yapılan bir anket çalışmasında kadınların yaklaşık % 60 ışın cinsel sorunları olduğu saptanmıştır. 
 
NORMAL CİNSEL YANIT DÖNGÜSÜ 
 
Kadında cinsel yanıt döngüsü psikolojik, çevresel, ve fizyolojik ( hormonsal, damarsal, kasa bağlı, ve sinirsel ) etmenlerin karmaşık etkileşimiyle oluşur. Cinsel yanıt döngüsü cinsel istekle başlar 
Bir çok kadın için, klitoris cinsel duyarlılığın en fazla olduğu bölgedir, ve klitorisin uyarılması en yüksek cinsel uyarılmayı ve orgazmı sağlar. Diğer cinsel duyarlılığı olan bölgeler meme uçları, ense, meme, vajen dudakları ve daha az oranda vajenin kendisidir. 
İstek 
Cinsel istek, cinselliği yaşama güdüsüdür. Cinsel istek psikolojik durum, çevresel faktörler, cinsel yönelim gibi birçok etkenden etkilenir 
Uyarılma 
Uyarılma fazı parasempatik sinir sistemi ile oluşur ve belirgin özelliği erotik duygular ve vajinal lubrikasyon ( ıslanma ) dur. Cinsel uyarılma vajene giden kan akımını arttırır, bu da vajende kan birikimine yol açar ve kılcal damarlardaki geçirgenlik artar. Vücut sıvısı bu kılcal damarlardan vajene geçer. Bunun yanı ısıra cinsel olarak uyarılmış kadında taşıkardi, hızlı solunum, kan basıncında yükselme, vücut ısısında hafif bir artış, memede dolgunluk, meme başında sertleşme gibi durumlarda izlenir. Bu faz sırasında, klitoris ve vajen dudaklarında dolgunluk oluşur vajen genişler,uzar ve rahim bir miktar yer değiştirir. 
 
Plato 
Bu fazda, cinsel gerilim ve erotik duygular yoğunlaşır ve vajenin kanlanması ve lubrikasyon (sulanma)maksimuma çıkar. Memelerdeki şişme ve meme başındaki sertleşme artar. Vajen dudakları daha da şişer ve koyu kırmızı renk alır ve “orgazmik platform” u oluşturmak üzere kalınlaşır. Klitoristeki şişme artar ve klitorisin baş kısmı üzerindeki deriden kurtularak daha da uyarılabilir bir duruma geçer. Yeterli cinsel uyarı ile kadın orgazm noktasına ulaşır. 
 
Orgazm 
Orgazm sempatik sinir sistemi tarafından oluşturulan bir kasılma yanıtıdır. Uyarılma fazında meydana gelen cinsel gerilimin aniden boşalması olarak kendini gösterir. Orgazm cinsel duygulanımlarım en yoğun olanıdır. Bu olay sırasında vajeni, makatı ve makat çevresini çevreleyen kaslarda bir çok kez refleks ritmik kasılmalar gerçekleşir. Bir çok kadın orgazm sırasında rahimde de kasılmalar olduğunu belirtmişlerdir. Yeterli klitoral uyarı ile erkeğin aksine kadınlar ilişki öncesi ve sonrası birden fazla orgazm yaşayabilirler. 
 
Durgunluk 
Cinsel gerginliğin kalkmasıyla birlikte kadın bir rahatlama hisseder. Uyarılma safhasında meydana gelen değişiklikler eski halini alır. Rahim yerine döner, klitoris yumuşar, vajendeki dolgunluk azalır, bu yaklaşık 5-10 dakika alır. 
Erkeklerde cinsel uyarıya yanıt olan penisin sertleşmesi benzeri klitoral ereksiyon ve vajinal lubrikasyon, refleks ve psikojenik olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. 
 
OMURİLİK FELÇİNE BAĞLI CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞUNDA TEDAVi SEÇENEKLERİ VE ÖNEMLİ NOKTALAR 
- OF sonrası orgazm ve cinsel tatmin olasıdır. 
- Kadınlar cinselliğin hayatlarında önemli bir yer tuttuğunun ayırtına varmalıdırlar. Durumlarına uygun birleşme pozisyonlarını denemelidirler. ilişki sırasında idrar ve gaita kaçırmaya karşı ne şekilde önlem alabileceklerini öğrenmelidirler. 
- Genital bölgede his kaybı olsa da omuzlar, ense, meme, ağız gibi diğer erojen bölgelerin cinsel aktivitede rolü önem kazanmaktadır. 
- Cinsel aktivitelerini sürdüren OF li kadınlar için doğum kontrol yöntemleri önem kazanmaktadır : örneğin acı ve yanma hissi olmayacağı için rahim içi araç kullanımı sakınca doğurabilir, doğum kontrol hapları kanın pıhtılaşmasını arttırabileceğinden sakıncalıdır. 
- Sipski ve ark. yaptıkları çalışmada OF li kadınlarda ağızdan alınan Sildenafil kullanımının cinsel uyarılmayı ve vajinal kan akımını arttırdığını göstermişler ve OF li kadınlardaki cinsel işlev bozukluğunda yararlı olabileceğini göstermişlerdir. 
- Geçen yıl kullanıma sunulan ve erkeklerde cinsel işlev bozukluğunda kullanılan vakum cihazına benzeyen Eros-Ctd adlı cihaz klitorise negatif basınç uygulayabilen bir cihazdır, bu şekilde klitoral kan akımı artmakta ve klitoral uyarıyla birlikte vajen kan akımı ve vajinal lubrikasyon artmaktadır. Bu cihazın da OF li hasta grubunda kullanılma şansı vardır. 
 
OMURİLİK FELÇLİ KADINLARDA MENSTÜRASYON VE HAMİLELİK 
OF sonrası hamile kalabilme şansında herhangi bir değişiklik olmaz. OF ve hamilelilikle ilgili bazı önemli noktalar şöyle sıralanabilir: 
Çocuğun prematüre (erken doğum) olma riski daha fazladır. 
- T 10 seviyesi üzerindeki yaralanmalarda büyük oranda doğum ağrısız olacağı için erken doğum riskine karşı izleme 29 uncu haftada başlamalıdır. Kişi hastaneye 35. haftada yatırılmalı ve vajene yapılacak kesi için emilmeyen dikişler kullanılmalıdır. 
- T 6 seviyesi üzerinde yaralanması olan kadınlarda, doğum, ve eğer çocuk doğunca emzirme tercih edilecekse Otonomik Disrefleksi riski mevcuttur. Bu grup OF li kadında en ideal yöntem epidural veya spinal anestezi uygulanmasıdır. Muhtemel doğumdan iki hafta önce OD yi engellemeye yönelik ilaçlar başlanmalı, mesane gerilmesini engellemek için sonda takılmalı, ve muayene ve kateter takılması sırasında anestetik madde kullanılması gereklidir. 
- OF li kişiler hamilelik sırasında diğer kadınlara oranla daha yüksek oranda böbrek enfeksiyonu, solunum yetersizliği, trombofilebit riskine sahiptirler. 
- Otonomik disrefleksi riski olan kadınlarda mutlaka sezaryen seçilmelidir. 
- Kilo artışı olacağından bası yarası oluşma riski artacaktır. 
- Hamilelikle birlikte mesane ve barsak düzeni değişebileceğinden önlemler buna göre alınmalıdır. Kabızlık daha belirgin hale gelebilir. 
- Büyüyen rahim idrar torbasına bası yaparak idrar kaçmasına neden olabilir. Bu nedenle daha sık kateterizasyon gerekli olabilir. 
Otonomik disrefleksi (OD) T 6 veya daha üst seviye omurilik hasarı olan kişilerde potansiyel hayati tehlike yaratabilecek tıbbi bir komplikasyondur (beklenmeyen ve istenmeyen durum).Bu hasar düzeyinin altındaki rahatsız edici bir uyarıya sinir sisteminin gösterdiği aşırı tepki olarak açıklanabilir. Bu rahatsız edici uyarılar mesanede idrar retansiyonu, kabızlık, seksüel uyarılar, kadında menstürasyon veya doğum, boşalma, cilt yaraları gibi durumlar olabilir. OD nin bulguları oldukça kolay anlaşılabilir bulgulardır: 
 
- Ani, şiddetli baş ağrısı 
- Yüzde kızarma, hasar seviyesinin üzerinde terleme, kasılmalar 
- Ciltte kızarıklık veya kabarmalar 
- Burun tıkanıklığı 
- Düşük nabız veya yüksek nabız 
- Nadiren baş dönmesi ve bulantı 
- Vücuttaki kılların dikleşmesi (piloereksiyon) 
Bu bulguların nedeni kan basıncındaki ani artıştır. Bazen kan basıncı o kadar yükselir ki bu durum beyin kanaması, nöbet, nadiren ölüme bile yol açabilir. 
Ürolog Dr. Yavuz Akman